Bu yazının içinde neler var?
Evrenin matematiğini keşfetmek üzere çıktığı yaşam yolculuğunda "Albert Einstein kimdir?" sorusunu yanıtlamak için şüphesiz birkaç cümleden çok daha fazlasına ihtiyaç var.
İzafiyet Teorisi hala evrenin en tatmin edici modeli kabul edilen dahi bilim insanının ilham veren hayatı yazının devamında…
Albert Einstein Kimdir?
Tüm dünya tarafından yirminci yüzyılın en büyük bilim insanı olarak kabul edilen Albert Einstein hakkında ölümünden bu yana sayısız kitap yazılmış, hayatı filmlere konu olmuştur. Uzay-zaman arasında kurduğu ilişki sayesinde evrenin nasıl çalıştığını keşfeden Einstein’ın, aslında sanıldığı gibi kolay bir yaşam sürmemiştir. Ancak o, hayatındaki tüm iniş - çıkışlara rağmen insanlık tarihinde iz bırakan çalışmalar gerçekleştirmeyi başarmıştır.
Albert Einstein, 1879 yılında Almanya'nın Ulm şehrinde doğmuştur. Babası Hermann Einstein, erkek kardeşiyle birlikte elektrikli ekipmanların seri üretimini yapan Münih merkezli bir şirket olan Elektrotechnische Fabrik J. Einstein & Cie'yi kuran mühendistir. Albert, beş yaşındayken Katolik ilkokuluna başlamış, daha sonra sekiz yaşındayken Luitpold Gymnasium'a devam etmiştir. Konuşma güçlüğü yaşayan Albert Einstein, okulun katı pedagojik kurallarına karşı çıkmış, özellikle matematik konusunda yetenekli olmasına karşın kendini ne derslerine ne de öğretmenlerine yakın hissetmiştir. Öğrencilik yıllarında başlayan klasik müzik ile keman çalma tutkusu yaşamının sonraki dönemlerine de yansımış. Henüz küçük bir çocukken günden güne artan merak duygusu sayesinde on iki yaşında kendi kendine cebir öğrendiği, Pisagor Teoremi'nin kendi benzersiz kanıtını geliştirdiği bilim çevrelerinde anlatılan etkileyici yanları arasındadır. Einstein’ın hayatındaki kırılma noktalarından biri, bazı zamanlar Einstein ve ailesiyle birlikte yemek yiyen Polonyalı tıp öğrencisi Max Talmud sayesinde olmuş. Genç dâhinin ufkunu açan Talmud, Einstein'ı ışığın doğası hakkında hayal kurmaya ilham veren çocuk bilim metniyle tanıştırmıştır. Böylece Einstein, gençlik yıllarında ilk büyük makalesi olarak kabul edilecek olan "Manyetik Alanlarda Eter Durumunun Araştırılması"nı kaleme almıştır.
1894 yılında Albert Einstein'ın ailesi Almanya'yı terk ederek İtalya'nın Milano şehrine taşınmıştır. Bu sırada Einstein, Luitpold'daki eğitimini tamamlamak için Münih'teki akrabalarının pansiyonuna bırakılmıştır. Ancak kısa süre sonra eğitimini tamamlamadan İtalya’ya ailesinin yanına taşınmıştır. Yaşı geldiğinde askerlik göreviyle karşı karşıya kalan Einstein, doktor tavsiyesini öne sürerek sinirsel yorgunluktan dolayı askerlikten çekilmiştir. Oğullarının İtalya'da aralarına katılmasıyla birlikte ebeveynleri Einstein'ın okulu bırakan, askerden kaçan biri olarak gelecekte atacağı adımlar konusunda endişe duymuştur. Onun derin bakış açısını idrak etmekte zorlanan ailesi, her ne kadar eğitimine devam edemeyeceğini düşünse de Einstein, Zürih'teki “Eidgenoessische Polytechnische Schule”nin (Federal Politeknik Okulu) Ekim 1895'teki giriş sınavına katılmıştır. Birtakım zorluklarla karşılaşmış olsa da rektörün tavsiyesi üzerine Matematik ve Fizik öğretmeni olmak amacıyla okula kaydolmuştur.
Üniversite yıllarında ortalama bir öğrenci olan Einstein, eğitimini Temmuz 1900'de diploma derecesiyle tamamlamıştır. Hemen ardından Polytechnische Schule ile diğer üniversitelere asistanlık başvurusunda bulunmuş ancak başarılı olamamıştır. Aynı süreçte kendisine teklif edilen İsviçre patent ofisindeki teklifi kabulederek denetçi olarak çalışmaya başlamıştır. İşten kalan tüm zamanlarını ise bilimsel araştırmalara ayıran Einstein’ın sınırları zorlayan merak duygusu onu daha derin düşünmeye itmiştir. Aynı dönemlerde Alman vatandaşlığından vazgeçmiş, 21 Şubat 1901'de kendisine verilen İsviçre vatandaşlığına resmen başvurmuştur.
Zürih'te bulunduğu dönemde Federal Politeknik Okulu'nda matematik ve fizik öğrencisi olan Mileva Maric ile tanışmış, 1903'de yaşamını birleştirmiştir. 1905 yılında Einstein, Zürih Üniversitesi'nden fizik alanında doktorasını almış, nihayet her biri fizik alanında derin etki yaratan dört bilimsel makale yayınlamıştır. Mesleki ilerlemesinin aksine Einstein'ın evliliği pek iyi gitmemiştir. O, aslında yaşamı boyunca kendini yalnız hissetmiş, evliliğindeki sorunlar büyürken, sonunda karısı ve çocukları Temmuz 1914'de Zürih'e dönmüştür. Einstein, Mileva ile evliliğini sürdürmeye istekli olmadığından Şubat 1919'da boşanmışlardır. Hemen ardından yaşadığı buhranlı dönemde geçirdiği hastalıklar sırasında ona ilgi gösterip yanından ayrılmayan kuzeni Elsa Loewenthal ile birbirlerine aşık olmuşla ve 2 Haziran 1919'da evlenmişlerdir.
Albert Einstein Neleri Keşfetmiştir?
Albert Einstein, tarihin en başarılı bilim insanlarından biri olarak kabul edilmiştir. En bilinen keşiflerinden bazıları görelilik teorisi, enerji-kütle denkliği, fotoelektrik etki, kuantum mekaniği, Manhattan Projesi'nin başlatılmasındaki küçük ama önemli rolü içermektedir.
Uzay, zaman, kütle, hareket, yerçekimi teorileriyle bilimsel düşüncede devrim yaratan Einstein’ın keşifleri ile teorileri, tarih boyunca bilim insanlarının evrenin nasıl çalıştığını anlamalarına yardımcı olmuştur. Ayrıca Albert Einstein'ın fizik dünyasındaki çalışmalarının daha önceki tamamlanmamış teorilere yeni bir boyut kazandırdığı bilinir. Çalışmaları arasında en ünlü olanı Isaac Newton’un mutlak uzay - zaman kavramları ile James Clerk Maxwell'in ışık hızının hız olduğu fikrine yeni boyutlar kazandırması denilebilir.
Einstein'ın keşifleri ve teorileri arasında en bilinenlerden olan Avogadro Sayısı, Işığın Kuantum Teorisi, Genel Görelilik Teorisi, Özel Görelilik Teorisi, Fotoelektrik Etki, Dalga-Parçacık İkiliği, Brown Hareketi, kütle ve enerji arasındaki ilişki, Bose-Einstein Yoğuşması büyük bilimsel çalışmaların ve projelerin temelini oluşturmuştur.
Albert Einstein’ın dahi olduğunu kanıtlar nitelikte olan bilimsel çalışmalardan kısaca bahsetmek gerekirse;
Işığın Kuantum Teorisi
Einstein, ışığın küçük kuantumlardan (daha sonra fotonlar olarak adlandırılmıştır) oluştuğunu tanımladığı fotoelektrik etki üzerine 1905 tarihli makalesiyle kuantum teorisinin gelişimine büyük bir katkıda bulunmuştur. Einstein kariyerinin ilk yılları boyunca ışığın hem dalga hem de parçacık olarak ele alınması gerektiğini öne sürmüştür. Kavram, ışığın dalga-parçacık ikiliği olarak bilinmeye başlamış, böylece kuantum fiziğinin temelini oluşturmuştur. Her ne kadar lazerler genellikle Einstein'la ilişkilendirilmese de sonuçta onları mümkün kılan onun çalışmasıdır.
Avogadro Sayısı
Einstein, moleküllerde veya elementlerde atom adı verilen ayırt edilemeyen parçacıkların varlığını öne sürmüştür. Bilim insanları, Einstein’ın teorisini Avogadro sayısını hesaplamak için kullanmıştır. (Avogadro sayısı, bir mol molekül veya elementteki atom sayısıdır.)
Fiziksel Kozmoloji
Einstein'ın genel görelilik teorisi bütün olarak evrene uygulandığında, fiziksel kozmoloji adı verilen yeni bir fizik dalının önünü açmıştır. Fiziğin bu alanının evrenin doğasına baktığı anlatılır. (Evren statik mi, genişliyor mu, yoksa daralıyor mu? Evren nasıl bir şekle sahiptir?) Einstein teoriyi 1917'de araştırmış, alan denklemlerinde "Kozmolojik sabit" kullandığı statik bir evren teorisi geliştirmiştir. Einstein daha sonra 1931'de genişleyen evren fikrini keşfetmiştir.
Bose-Einstein Yoğunlaşması
1924'de Einstein, matematikçi Satyendra Nath Bose'un yazdığı makalede istatistiksel matematikten faydalanarak kuantum mekaniğindeki problemlere benzersiz bir yaklaşım kullanmıştır.. Einstein önce Bose'un makalesini yayınlamış, ardından konuya kendi makalelerini eklemiştir.
Daha sonra Bose'un istatistiksel yöntemini gaz moleküllerine uygulamıştır. Bulduğu şey olağanüstüdür. Grup olarak atom mutlak sıfıra yakın yerde soğutulduğunda maddenin yeni halini yaratmıştır. Maddenin yeni durumuna ‘’Bose-Einstein yoğunlaşması’’ adı verilmiştir. Ancak Bose-Einstein yoğunlaşması 1995 yılına kadar laboratuvarda üretilmemiştir.
Yerçekimi Dalgaları
Einstein, genel görelilik teorisini kullanarak, 1916'da kütleçekim dalgalarını öngörmüştür. Dalgalar, hızlanan kütlelerin uzay-zaman dokusunda neden olduğu bozukluklardır. Einstein, kütleçekim dalgalarının teorisi tarafından tahmin edilip edilmeyeceğine veya göz ardı edilip edilmeyeceğine hiçbir zaman tam olarak karar vermemiş, gökbilimcilerin ise konuya öyle ya da böyle karar vermesi onlarca yıl sürmüştür. Yerçekimi dalgalarına ilişkin ilk gözlem, Einstein'ın tahmininden 100 yıl sonra, yani 2016 yılında LIGO araştırması ile yayınlanmıştır.
Brown Hareketi
Brown hareketi, sıvı (veya gaz) içinde asılı duran parçacıkların, gaz veya sıvı içindeki hızlı atomlar veya moleküllerle çarpışmalarından kaynaklanan rastgele hareketi olarak bilinir. Brown hareketi, parçacıklar arasındaki çarpışmayı ve saçılma hareketini açıklamıştır. Teori, parçacıkların diğer parçacıkların kuvvet alanlarında hareket etmesi ve onlarla çarpışıp saçılması mantığına dayanır. Bu da kinetik enerji hareketini destekleyen kanıt olmuştur.
Robert Brown 1827 yılında sudaki polen taneciklerinin içindeki boşluklara hapsolmuş parçacıkları mikroskopla incelerken parçacıkların suyun içinde hareket ettiğini ancak bu harekete neden olan mekanizmaları belirleyemediğini fark etmiştir. Atomlar ve moleküller uzun süredir maddenin bileşenleri olarak teorize edilmiştir.
Onlarca yıl sonra Albert Einstein 1905'te Brown'un gözlemlediği hareketin polenin bireysel su molekülleri tarafından hareket ettirilmesinin sonucu olduğunu ayrıntılı olarak açıklayan bir makale yayınlamıştır.
Albert Einstein: Özel Görelilik Teorisi
Einstein'ın izafiyet teorisi olarak da bilinen özel görelilik teorisi, uzay-zamanın yerçekimi alanlarının yokluğunda bile oldukça tuhaf şeyler yapabileceğini göstermiştir. Ancak bu, Einstein'ın genel görelilik teorisinde nihayet karışıma kütle çekimini eklemeyi başardığında keşfettiği gibi, buzdağının yalnızca görünen kısmı olmuştur.
Gezegenler ve yıldızlar gibi devasa nesnelerin aslında uzay-zaman dokusunu bozduğunu, yerçekimi olarak algıladığımız etkileri yaratanın da bu çarpıklık olduğunu bulmuştur. Tarihteki en büyük bilimsel devrimlerden biri olan izafiyet teorisi fizikçilerin uzay - zaman hakkındaki düşüncelerini tamamen değiştirmiştir.
Einstein özel görelilik teorisini ilk kez 1905'de "Hareket Eden Cisimlerin Elektrodinamiği Üzerine" adlı makalesinde öne sürmüştür. Makale fiziği heyecan verici yeni bir yöne taşımıştır. Teori, uzay - zamanın aslında bağlantılı olduğunu açıklamıştır. Einstein ortak yapıya uzay-zaman adını vermiştir. “Hareket Eden Cisimlerin Elektrodinamiği” hakkındaki üçüncü makalesi, Einstein'ın ünlü “E = mc 2” denklemini içermektedir.
Enerji ile maddenin birbirinin yerine geçebileceğini gösteren denklem, bilim dünyasına atom enerjisinin gelişiminin anahtarını sağlamıştır. İşte bu büyüleyici çalışma, evreni meydana getiren her atom parçacığının nasıl da büyük etkiler yarattığını gözler önüne sermiştir.
Dehalar Arası Diyalog
Albert Einstein ve Mustafa Kemal Atatürk
Albert Einstein, 17 Eylül 1933'de Mustafa Kemal Atatürk'e gönderdiği mektup ile ona olan hayranlığından söz ederek Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunlarının daha özgür olması gerektiğini, Almanya'nın demokratik bir ülke olduğunu ileri sürerek, 40 Alman bilim insanı ile birlikte çalışmayı yapmak için izin istemiştir.
Mektubun içeriğinde geçen ifadeler şöyledir;
Ekselansları (Atatürk),
Dünya Birliği’nin Onursal Başkanı olarak, Almanya'dan kırk profesör ve doktorun Türkiye'de bilimsel ve tıbbi çalışmalarına devam etmesine izin verilmesi için Ekselanslarına başvuruda bulunmayı rica ediyorum. Yukarıda belirtilenler, şu anda orada geçerli olan yasalar nedeniyle Almanya'da daha fazla uygulanamaz. Bu bilim adamlarının çoğunluğu geniş deneyime, bilgiye ve bilimsel yeteneklere sahiptir ve yeni bir ülkeye yerleştiklerinde çok faydalı olabilirler.
Birliğimiz, çok sayıda başvuran arasından kırk deneyimli uzman ve önde gelen bilim insanını seçmiş ve bu kişilerin ülkenize yerleşmelerine ve çalışmalarına izin verilmesi için Ekselanslarına başvuruda bulunmuştur. Bu bilim insanları, Hükümetinizin talimatıyla herhangi kurumunuzda herhangi ücret almadan bir yıl süreyle çalışmaya hazırdırlar.
Başvuruyu desteklerken, Hükümetinizin bu talebi yerine getirerek yalnızca yüksek insani bir eylemde bulunmakla kalmayıp, aynı zamanda kendi ülkenize de kazanç sağlayacağı yönündeki umudumu ifade etme özgürlüğünü kullanıyorum.
Ekselanslarının itaatkar hizmetkarı
Prof. Albert Einstein
Einstein'ın isteği dönemin başbakanı İsmet İnönü tarafından kibarca reddedilmiştir. Çünkü mektubu doğrudan Atatürk’e değil, Türkiye Cumhuriyeti Başkanlığına gönderilmek üzere kaleme almıştır. Bazı kesimlere göre mektup Atatürk’e hiç ulaştırılmaz. Bazılarına göre ise Mustafa Kemal Atatürk'e Albert Einstein’ın tanıtılması üzerine bilim insanları ülkeye davet edilmiştir.
Albert Einstein ve Oppenheimer
Einstein, 1938'de üç Alman bilim insanının uranyum atomunu parçaladığını öğrendikten sonra, Başkan Franklin Roosevelt'e, Nazilerin artık süper silah yaratma yolunda oldukları konusunda onu uyaran mektup yazmıştır. Einstein, Manhattan Projesi'nde aktif olarak yer almasa da dünyada Hitler'in atom bombasına sahip olmasının tehlikesi konusunda alarm zilini çalacak onun kadar ünlü kimse yoktur. Dünya, Oppenheimer'ın Manhattan Projesi'ni yönettiğini öğrendikten hemen sonra, Oppenheimer'ın çalışmaları Hiroşima ve Nagazaki'de kullanılmıştır. Bunun üzerine dahi fizikçi, tıpkı Oppenheimer'ın günlerinin çoğunu hidrojen bombası araştırmalarını savunarak geçirmesi gibi, hayatının geri kalanını atom bombasının kullanılmasına karşı savunarak geçirmiştir. İki bilim insanı kişilik farklılıklarının yanı sıra, kuantum fiziği konusunda da temel olarak anlaşamamıştır.
Oppenheimer kuantum fiziğini modern teorik fiziğin kutsal kitabı olarak görürken, Einstein hayatının son yıllarının çoğunu bu teoride kara delikler açmaya çalışarak geçirmiştir. Bu nedenle dâhiler aslında bilimsel iş birlikçi değil, iki farklı kuşaktan gelen kibar meslektaş ve komşu olmuşlardır.
Albert Einstein ve Nikola Tesla
Albert Einstein ile Nikola Tesla tartışmasız şimdiye kadar yaşamış en büyük beyinlerden ikisidir. Her ikisi de bilime inanılmaz katkılarda bulunmuşlardır. Kablosuz radyo iletişimi ile alternatif akım sistemlerinin yanı sıra diğer büyük mucitler gibi Nikola Tesla da pek çok başka konu ile ilgilenmiştir. Üzerinde çokça düşündüğü konulardan biri de madde ile enerji arasındaki ilişki olmuştur. Hatta hayatının ilerleyen dönemlerinde yeni bir dinamik yerçekimi teorisi geliştirdiğini iddia etmiştir. Ancak teorisinin ayrıntıları hiçbir zaman sunulmaz. Ancak Tesla, Albert Einstein'ın görelilik teorilerini tanıtırken doğru anladığını düşünmemiştir. İlk biyografi yazarı John O'Neill, ondan bahsederken "Tesla, Einstein'ın enerjinin maddeden elde edilebileceği inancı üzerine yaptığı çalışmalarının geçerliliğine sürekli saldırdı" diye yazmıştır.
Albert Einstein'ın Eserleri ve Aldığı Ödüller
Albert Einstein, 1905'deki “Mucize Yılı” sırasında İsviçre patent ofisinde çalışırken üç önemli makale yayınlamıştır. Einstein’in kaleme aldığı ilk makalesinde ışığın enerji parçacıklarının ayrı paketleri veya kuantumları olarak düşünüldüğünü öne sürerek, ışık ışınlarının metallerin elektrik akımına dönüştürülebilen elektronları serbest bırakmasına neden olduğu, halihazırda gözlemlenen fotoelektrik etkiyi açıklamıştır. Çalışma için Einstein 1921'de Nobel Fizik Ödülü'nü almıştır. İkinci makalesinde Brown hareketinin (sıvı veya gaz içinde asılı duran parçacıkların düzensiz hareketi) moleküler hareketin sonucu olduğunu göstererek atomların gerçekliğini neredeyse kanıtlamıştır. Üçüncü makalesinde kaleme aldığı genel görelilik teorisi ile yerçekimini uzay - zamanın özelliği olarak tanımlayan Newton'un Evrensel Çekim Yasası olan Özel Görelilik kavramlarını genelleştirmiştir. Yazdığı makaleler Einstein'a Bern, Zürih, Prag'da profesörlük kazandırmıştır. 1914'te Berlin'deki Kaiser Wilhelm Fizik Enstitüsü'nün direktörlüğüne atanmış, ayrıca kendisine Berlin Üniversitesi'nde profesörlük teklifinde bulunulmuştur.
1921 Nobel Fizik Ödülü, "Teorik Fizik alanındaki hizmetlerinden, özellikle fotoelektrik etki yasasını keşfetmesinden dolayı" Albert Einstein'a verilmiştir. Bürokratik bir karar nedeniyle ödülün kendisine teslim edilmesi bir yıl kadar sürmüştür. Teşekkür konuşmasında yine de görelilik hakkında konuşmayı tercih etmiştir. 9 Kasım 1922'de İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, Albert Einstein'a daha önce ayrılmış olan 1921 Nobel Fizik Ödülü'nü "teorik fiziğe yaptığı hizmetlerden, özellikle fotoelektrik etki yasasını keşfetmesinden dolayı" vermek için oy kullanmıştır. Karar, özellikle Einstein'ın görelilik teorilerinin göz ardı edilmesinin nedeni konusunda onlarca yıldır süren spekülasyonlara yol açmıştır.
Albert Einstein'ın İlham Dolu Sözleri
Albert Einstein’ın nesiller boyu ilham vermeye devam eden pek çok sözü vardır. Büyük düşünür, kendini insanlığın gelişimine adamış bilim adamı ve belki de tüm zamanların en şakacı dehası olan Albert Einstein'ın en iyi alıntılarından bazıları şöyle;
"Eğitimin amacı, bağımsız hareket eden ve düşünen, ancak topluma hizmet etmeyi yaşamdaki en büyük başarı olarak gören bireylerin yetiştirilmesi olmalıdır."
‘’Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötü olan insanlar yüzünden değil, bu konuda hiçbir şey yapmayan insanlar yüzünden.’’
‘’Hiç hata yapmayan kişi, yeni bir şey denememiştir.’’
‘’Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere.’’
‘’Basitçe açıklayamıyorsanız yeterince iyi anlamamışsınız demektir.’’
‘’Geçmiş, şimdi, gelecek arasındaki ayrım, ne kadar kalıcı olursa olsun yalnızca yanılsamadır.’’
‘’Her halükarda ben O'nun (Tanrı'nın) zar atmadığı konusunda ikna oldum.’’
‘’Sınıf farklılıklarının adalete aykırı olduğunu ve son çare olarak zora dayalı olduğunu düşünüyorum.’’
‘’Siyasi idealim demokrasidir. Her insana bir birey olarak saygı duyulsun ve hiç kimse putlaştırılmasın. Hiçbir hatam ya da hiçbir erdemim olmadan, hemcinslerimin aşırı hayranlık ve saygısına maruz kalmam, kaderin bir ironisi.’’
‘’Yaşayabileceğimiz en güzel deneyim gizemli olandır. Gerçek sanatın ve gerçek bilimin beşiğinde duran temel duygudur. Bunu bilmeyen ve artık merak edemeyen kişi ölü gibidir.’’
‘’Sosyal adalet ve sosyal sorumluluğa olan tutkulu ilgim, erkeklerle ve kadınlarla doğrudan ilişki kurmaya yönelik belirgin isteksizlik ile her zaman ilginç bir tezat oluşturdu. Ben tek koşum takımına uygun bir atım, takım çalışması için biçilmiş kaftan değilim. Hiçbir zaman tam anlamıyla bir ülkeye ya da eyalete, arkadaş çevreme ve hatta kendi aileme ait olmadım.’’
‘’Herkes bir dahidir.’’
Albert Einstein Hakkında Çok Bilinmeyen Bilgiler
Hitler ve Naziler 1933'de Almanya'da iktidara geldiğinde Einstein Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmiştir. Nedeni ise Alman Nazi Partisi tarafından hedef alınmasıdır. 1940'da Nazizim karşıtı olması nedeni ile ABD vatandaşı olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri Manhattan Projesi'ni başlatmaya karar verdiğinde Einstein’ın pasifist ve sosyalist bağlantıları nedeniyle projenin uygulanmasında doğrudan yer alması istenmemiştir. 1940'ların sonlarında Einstein, Almanya'daki Yahudiler ile Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Siyahlara yönelik muamele arasındaki paralellikleri görerek, Ulusal Renkli İnsanların Gelişimi Derneği'nin (NAACP) üyesi olmuştur. Akademisyen ve aktivist WEB Du Bois'in yanı sıra sanatçı Paul Robeson'la yazışmış. 1946 Lincoln Üniversitesi konuşmasında ırkçılığı "hastalık" olarak nitelendirerek sivil haklar için kampanya yürütmüştür.
ABD'nin 1945'te Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombasını atmasının ardından Einstein, gelecekte atom bombasının kullanılmasını önlemek için siyasi harekette aktif hale gelmiştir. Einstein, birleşik alan teorisi ile zaman yolculuğu, solucan delikleri, kara delikler, evrenin kökenleri dahil olmak üzere genel görelilik teorisinin önemli yönleri üzerinde çalışmaya devam etmiştir. Ancak meslektaşlarının çoğunluğu dikkatlerini kuantum teorisine odaklamaya başladığından dolayı çabalarında kendini yalnız hissetmiştir. Hayatının son on yılında kendisini her zaman yalnız biri olarak gören Einstein, her türlü ilgi odağından daha da uzaklaşarak Princeton'da yaşamayı, meslektaşlarıyla fikir alışverişinde bulunmayı tercih etmiştir.
Einstein uyku programı konusunda çok titiz davranmıştır. İyi çalışabilmesi için günde 10 saat uykuya ihtiyacı olduğunu belirtmiştir. İddiaya göre görelilik teorisi, ineklerin elektrik çarpmasıyla ilgili gördüğü rüyada aklına gelmiştir. Ayrıca düzenli olarak şekerleme yaptığı da bilinmektedir. Uyurken elinde kaşık, kalem gibi nesneler tuttuğu söylenenler arasındadır. Uykunun ikinci aşamasına (yaratıcılığı artırdığına, uykudan ilham alan fikirleri yakaladığına inanılan hipnagojik bir süreç) gelmeden önce uyanabiliyor olduğu anlatılır.
Nisan 1955’de 76 yaşında hayata veda etmiştir. Einstein'ın otopsisi sırasında patolog Thomas Stoltz Harvey, bildirildiğine göre ailesinin izni olmadan, korunması ve sinir bilimi doktorlarının gelecekte çalışması için beynini çıkarmıştır. Einstein'ın beyni halen Princeton Üniversitesi Tıp Merkezi'nde bulunmaktadır. 1999 yılında, Einstein'ın beyni üzerinde çalışan Kanadalı bilim insanları, uzaysal ilişkileri, 3 boyutlu görselleştirmeyi, matematiksel düşünceyi işleyen alt parietal lobun, normal zekaya sahip insanlara göre yüzde 15 daha geniş olduğunu bulmuşlardır. The New York Times'a göre araştırmacılar bunun Einstein'ın neden bu kadar zeki olduğunu açıklamaya yardımcı olabileceğine inanmışlardır.
Einstein hiç şüphesiz insanlığın tanıdığı en büyük dehalardan biri olmuştur. Eserleri ile teorileri bilime ışık olmaya devam etmektedir. Öyle ki ölümünden onlarca yıl sonra, 2018'de bir bilim insanı ekibi, Einstein'ın genel görelilik teorisinin bir yönü olan ‘’Kara deliğin yakınından geçen yıldızdan gelen ışığın, karşı konulmaz kütleçekim alanı tarafından daha uzun dalga boylarına uzatılacağı’’ fikrini doğrulamıştır.
Evrenin göründüğünden çok daha fazlası olduğuna inanan Albert Einstein’ın sözlerinin çoğu pek çok insana ilham vermeye, hikayesi ise motivasyon kaynağı olmaya devam ediyor. Peki hiç düşündünüz mü? Ünlü dehanın yaşam yolculuğunda hiçbir zaman pes etmemesi sizin bakış açınızı nasıl etkilemiş olabilir?
Yorum Yap